Dil ve Konuşma Bozukluluğu Programı

Dil Konuşma Terapisi
   Konuşma ve dil terapisi; çocuklarda ve erişkinlerde konuşma, dil, iletişim, yutma bozukluklarının yönetimi ve tedavisi ile ilgilidir.
 
   Dil ve konuşma terapisti (DKT); dil ve konuşma terapisi alanında lisans eğitimi veren fakülte veya yüksekokullardan mezun veya diğer lisans eğitimleri üzerine dil ve konuşma terapisi alanında yüksek lisans veya doktora öğrenimi görmüş; bireylerin ses, konuşma ve dil bozukluklarının önlenmesi için çalışmalar yapan ve ilgili uzman tabip tarafından teşhisi konulmuş yutkunma, dil ve konuşma bozukluklarının rehabilitasyonunu sağlayan sağlık meslek mensubudur. (Resmi Gazete - Sayı.27916)
 
   Türkiye'de bu eğitim, yüksek lisans ve doktora düzeyinde sadece Anadolu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Dil ve Konuşma Bozuklukları Anabilim Dalında (DİLKOM'da) verilmektedir. 6225 sayılı mini torba kanun, 26 Nisan 2011 tarihli, 27916 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasanın yürürlüğe girmesiyle beraber "Dil ve Konuşma Terapisti" unvanı yasalaşmıştır.
 
   Türkiye’de 80’e yakın dil ve konuşma terapisti bulunmaktadır. Sayıları az olmasına rağmen, Türkiye’nin birçok iline dağılmış durumdadırlar. Konuşma Bozuklukları Uzmanları Derneği’nin web sayfasında çeşitli illerde çalışan dil ve konuşma terapistlerinin bilgileri mevcuttur. Dil ve konuşma terapistinin bulunmadığı yerlerde, terapiye ihtiyaç duyan birey ya da birey yakınlarının, kendilerine en yakın ilde görev alan bir dil ve konuşma terapistine başvurmalarını tavsiye ederiz.
 
Dil ve Konuşma terapisi nasıl yapılır?
Dil ve Konuşma Terapisi
Dil ve Konuşma Terapisi şunları içerir:
 
Dil Müdahale Faaliyetleri: DKT; dil gelişimini teşvik etmek için oyun, konuşma, resimler, kitaplar ve nesneler vasıtasıyla çocukla iletişime geçer. Terapist, doğru telaffuzu modelleme ve dil becerileri oluşturmak için tekrarlama egzersizlerini kullanabilir.
Artikülasyon Terapisi: Hece veya ses üretiminde, egzersizler terapistin çocuk için doğru modeli seslemesi ve hecelemesini içerir. Terapistin çocukları teşvik ettiği oyunun seviyesi, çocuğun yaşına uygun ve özel ihtiyaçları ile ilgilidir. DKT, fiziksel olarak "r" sesi gibi bazı seslerin nasıl çıkarılacağını dil hareketleriyle çocuğa gösterir.
Oral-Motor/Beslenme ve Yutma Terapisi: DKT; yüz masajı, çeşitli dil, dudak ve çene egzersizleri de dâhil olmak üzere ağız kaslarını güçlendirici aktiviteleri düzenler. Terapist ayrıca farklı yiyecek dokuları ve ısılarını kullanarak çocuğun yutma farkındalığını yükseltir.


Gecikmiş Konuşma

Çocuğun konuşması kendi yaşından beklenenden çok geri veya konuşma gelişimi yaşıtlarından çok daha yavaş ise o çocuğun konuşması “gecikmiş konuşma” olarak adlandırılır.

Çoğunlukla 2-3 yaşlarında konuşamayan çocukların anne babaları konuşmanın geciktiğinin farkına varırlar.

Gecikmiş Konuşmanın Belirtileri 

Gecikmiş konuşma problemi çok değişik şekilde ve değişik derecelerde görülür. Çocuklar normal konuşmaya sahip olmadıkları için çalışmalar daha çok gözlem yoluyla veya çevresindekilerden alınan bilgilere dayanır.

Konuşmaları dikkate alındığında belirtileri; hiç konuşmamaktan, çok zor anlaşılır birkaç kelime söylemeye kadar değişiklik gösterir. Kelime dağarcıklarında eksiklik vardır. “Ben”,”benim” gibi zamirleri kullanmayı 3 yaş civarında bile tam olarak öğrenemezler. Cümle kuramazlar. Jest, mimik ve diğer işaretli hareketleri daha çok kullanırlar. İsteklerini ifade edemezler. Başkalarının konuşmalarına ilgi göstermez ve dinlemezler. Durmadan ses çıkarırlar.

İleri derecede gecikmiş konuşma engeli olan çocuklar kendi istek ve duygularını direkt hareketlerle belli ederler. Kişiye, eşyaya vurmak, itmek gibi fiziki güç ile yapılır. Bu hareketlerinden dolayı kendi yaşıtlarıyla geçinmeleri zordur. Dolayısıyla uyum problemleri de görülür.

Bu çocukların bazıları topluluktan ayrı kalma eğilimindedirler. Kendi başına oyun oynamak veya bir şeyle meşgul olmak isterler.

Normal konuşmaya sahip çocuklara kıyasla daha çabuk ağlama, bağırma, oyuncakları kırma, dağıtma ve hırçınlık gibi kökü duygusal olan hareketler görülebilir

Ses Bozukluğu

Okul öncesi dönemde çocuklarında en çok karşılan sorunlar arasında yer alır. Aileler ya da öğretmenler çocuğun bir sesin yerine bir başka ses kullandığını’, bazı sesleri söyleyemediğini’, ‘konuşmasının anlaşılamadığını’ vb. ifade ederler.

Artikülasyon Bozukluğu

Artikülasyon Bozukluğu Konuşma dilindeki sesler, nefesin ses bantlarını titreştirerek yada titreştirmeden gırtlaktan geçtikten sonra ağız ve burun boşluğunda şekillenmiş halidir. Konuşma seslerini çıkarma işlemine söyleyiş (artikülasyon) denir.Dinleyici konuşma seslerini atlanmış, yer değiştirmiş, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş (artikülasyon) bozukluğundan bahsedilebilir

Belirtileri:

Çocuk ana dilinin bağımsız veya bileşik sesleri doğru ve anlaşılır şekilde çıkaramıyorsa ve çıkardığı sesler aynı yaş grubundaki çocukların çıkarması gereken seslerden farklılık gösteriyorsa, · Eğer artikülasyon bozukluğu çocuğun konuşmasını anlaşılmaz hale sokuyorsa ve konuşma etrafın dikkatini yoğun olarak çekiyorsa, · Belirti olarak ta değerlendirilebilecek dört şekilde görülebilir: 

Atlamalar: Atlama yanlışlarında sözcüklerin yalnız bir kısmı söylenir, Örnek : hayvan -ayvan ,rehberlik -reberlik ,saat -sat ,araba -arba 

Yerine Koyma:Sözcüğün başı ,ortası veya sonundaki bir sesin yerine başka bir ses kullanılır. Örnek : Arı -ayı ,kitap-kipat , davul-dayul 

Eklemeler:.sözcüklerdeki fazla sesleri içerir. Örnek : Aşagi-aşşağı ,atmış-altmış ,eşek -eşşek, pencere -penicere ,saat- sahat ,   

Çarpıtmalar:Sesler tam doğru olmamakla birlikte gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir ses olarak

 
Kekemelik

Kekemelik sözel ifadede seslerin veya kelimelerin tekrarı, uzatılması, duraklaması şeklinde karakterize olan akıcılık bozukluğudur. Kekemeliğe diğer konuşma bozuklukları da eşlik edebilir.
Kekemeliğin nedenleri kesin olarak bilinmemekle beraber son dönemde yapılan çalışmalarda nörofizyolojik bir sorun olduğu öne sürülmüştür. Stres, korku, heyecan , anksiyete gibi olumsuzluklar kekemeliği tetikleyen nedenlerdir. Kekemelikte genetik faktörlerin önemli rolü vardır. Aile bireylerinin her hangi birinde kekemelik varsa çocuğun kekeme olma riski artar. Kekemeliğin görülme sıklığı erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla daha fazladır. Kekemelik okul öncesi dönemde daha sık görülse de, sonradan bu yaş grubu çocuklardaki akıcılık bozukluklarının büyük bir kısmı kendiliğinden ortadan kalkar. Çok az bir kısmı ise kekelemeye devam eder. Okul çağına gelmiş hala kekelemeye devam eden çocukların/ bireylerin konuşma bozukluğu kişiye uygun terapi programları ile kontrol altına alınabilir.Çocuk ve yetişkinlerde birçok kekemelik terapi yöntemleri uygulanmaktadır.Lidcomebe, Akıcılığın Şekillendirilmesi, Ritim metodu, Dile dayalı Yaklaşımlar vb.

Yarık damak ve dudak-velofaringeal yetmezlik

Yarık dudak ve damak doğumdan gelen genetik ve çok nadir bir anomalidir. Ayrı ayrı veya birlikte (dudak ve damak), hafif-kısmi veya ileri-tam yarık şeklinde görülebilir. Tedavi cerrahi olarak yarık olan kısımların kapatılmasıdır; günümüzdeki yöntemlerle yüksek oranda başarı sağlanabilmektedir. Ancak yarıklar kapatılabilse bile velofaringeal yetmezlik yani yutma ve konuşma problemleri çeşitli derecelerde devam edebilir.
Velofaringeal yetmezlik ayrıca damağa yönelik bazı ameliyatlar ve çok nadiren de bademcik-geniz ameliyatları sonrasında da görülebilir. Bu hastalar da terapi açısından dikkatle ele alınmalıdır ve terapi sonunda başarıya rahatlıkla ulaşılabilir.
Dil, konuşma ve yutma terapisinin önemi:
Bu hastalarda ameliyat öncesinde değerlendirme ve terapiye başlamak önemlidir. Ameliyattan sonra da sabırlı bir şekilde devam edilecek konuşma ve yutma terapileri; hastaların hayat kalitelerini önemli derecede yükseltecektir.
Nörojenik dil ve konuşma bozuklukları

Afazi, Dizartri, Apraksi

Önceden normal olan konuşmanın, beyinde meydana gelen bazı hastalıklar ve hasarlar sonucunda, kaybolmasına ve konuşamama durumuna AFAZİ denir. En sık hastalık inme-serebrovasküler olaylardır; ayrıca travmaya bağlı beyin hasarları, tümörler, enfeksiyonlar da diğer sebeplerdendir. Yine benzer hastalıklar neticesinde harfleri doğru telaffuz edememe durumuna DİZARTRİ denir; hasta konuşabilir ancak anlaşılması zordur. APRAKSİ ise yine beyin hastalıkları neticesinde düşündüğünü veya konuşmak istediğini ifade edememe veya konuşamama durumudur.
Dil ve Konuşma Terapisinin önemi:
Bu tür hastalarda ekstremite fonksiyonları için erken dönemde başlanan fizik tedavi ve rehabilitasyona paralel olarak konuşma terapisine de başlanması yararlı olacaktır. Konuşma terapisi sonucunda önemli gelişmeler elde etmek mümkün olacaktır. Çocuklar yeni kelimeleri söylemeyi öğrenirken bazı hatalar yapar. Hatalar belli bir yaştan sonra devam ettiğinde bir konuşma sesi bozukluğu oluşur. Her bir ses için çocuğun sesi doğru olarak üretmesi için farklı bir yaş aralığı vardır. Konuşma ses bozuklukları sesletim(artikülasyon) problemleri ve fonolojik süreçleri içerir.

Özgül dil bozukluğu

Özgül dil bozukluğu belli bir dilde kullanılan belli dil yapılarının konuşma sırasında okul öncesi ve okul çağı dönemde kullanılmaması durumudur.Örnek: -yor ekinin kullanılmaması
“geliyor” yerine “gel” veya “geldi” olarak üretilmesi. Veya –mi ekinin kullanılmaması. “Eve geldi mi?” yerine “eve geldi?” şeklinde üretilmemesi.
Nedenleri:
Diğer gelişim alanlarında yaşıtları gibi gelişim göstermelerine rağmen bazı bireyler özgül dil bozukluğu yaşayabilmektedirler. Bu nedenle özgül dil bozukluğu zihinsel veya bilişsel sorunlardan kaynaklandığı düşünülmemektedir. Bu gibi durumlarda genetik yatkınlığın önemli rol oynadığı düşünülse de sebebi kesin olarak bilinmemektedir.

Dil ve konuşma terapisinin önemi

Okul öncesi ve okul çağı dönemde gözlenen özgül dil bozukluğu çocuğun sosyal, duygusal gelişimini ve okul başarısını olumsuz etkileyebilmektedir. Dil ve konuşma terapisiyle kontrol altına alınması çocuğun sosyal, duygusal gelişiminde ve okul başarısının artmasında önemli bir yere sahiptir.